Translate

31 Ocak 2013 Perşembe

Gerek...

Evet hayatın her anının tadına varmak gerek...
Ağzına attığın her lokmanın hakkını vermek gerek...
Tadını duyumsamak..
Sevdiğin şeyleri bir daha bir daha yapmak gerek...



Güne neşeyle uyanmak...
Perdeleri açıp güneşli, yağmurlu, karlı olması farketmeden manzaraya doyasıya bakmak gerek
Yeni doğan günün o tertemiz kokusunu içine çekmek
Cıvıldaşan kuşların neşesinin seni sarmasına izin vermek
Bu anda seni yakalayıveren mutluluğun seni tutsak etmesine şaşırmak gerek...



Gözünü, anlayışını yeni düşüncelere açmak
Eskiyi sürdürmekte ısrar etmemek
Sana acı veren ne varsa ondan kurtulmak gerek
Yeniye ve sevgiye içinde koskocaman bir yer açmak
Köhne, acıtan tatsız gelen herşeyi geride bırakabilmek gerek


Çok çok çok kitap okumak
Benliğini o hikayenin içine atıp eritmek
Dünyanın insanın binbir halini kitapların dilinde anlayabilmek gerek



Günün bir kısmını mutlaka kendine ayırmak
Ruhunu konuşturup sesine kulak vermek
Acılarınla barıştığın bir anın huzurunu ruhuna hediye etmek gerek...



...





28 Ocak 2013 Pazartesi

Kafamda esen gençlik yelleri...

İki çocukluktan yeni ergenliğe geçmiş kız çocuğu dolaşıyorlar bir alışveriş merkezinde
belli ki onbeşgün tatilinde ikisi de ailelerinden yana pek bir tat bulamamış
bir buluşma ayarlayıp kaçıvermişler bu anlamsız kapalı binaya
kızların hal hareket ve tavırlarındaki çocuksuluk hiç gözümün önünden gidecek gibi değil
bu çocuksuluğu kavramayacak olan binlerce yarım akıllıya neler vaadedebileceği bu halin, içler acısı
bu henüz çocuk olup, bedenleri yeni yeni gençliğe adım atanlar güruhu neden bu çağda aileye düşman kesilir bir muamma
Hepimiz olduk hepimiz geçtik bu yoldan
Ama şimdikilerde sanki bir akıl başa ermeyecekmiş hali var korkutucu



Dön gel bu sefer kendi çocuğunun ergenliğini düşün
Yaşayacağın binbir tane olası didişmeyi ve didişme mevzusunu
Bu çocukları çok yara bere almadan nasıl büyüteceğiz telaşı aldı mı beni bir öğle tatilinde bir alışveriş merkezinde keyif keyif gezmem gerekirken
Cevabı bilmiyorum
Ama bu yandan çok endişem var onu biliyorum
Onlar bizden uzaklaştıkça, artık bizimle vakit geçirmekten birşey anlamadıkları zaman, biz onlara nasıl ve ne şekilde yaklaşıp yanlarında olduğumuzu anlatabileceğiz
Bilmiyorum
Nefesim daralıyor bunları düşündükçe
Ne yalan söyleyeyim
Korkuyorum
...


24 Ocak 2013 Perşembe

Tortu...

Bir mutsuzluk tortusu var içimde
Bir umutsuzluk yığıntısı
Olaylara güzel yanından bakabilmemin önünde bir perde, tül gibi değil; kalın, ışık geçirmez bir perde
Bir mide bulantısı var günlerimde
Gözlerim sürekli kapanmak istiyor
Ellerim de hiçbirşey yapmamak niyetinde
Ayaklarım kıpırtısız
Ruhum ölgün


Bir tortu var
Karıştırdıkça didikledikçe heryerimi saracak gibi
Hiçbirşey yapmayıp kıpırtısız öylece durup geçmesini beklemek gerek
...


20 Ocak 2013 Pazar

...Yalnızlık...

Yalnızlık bir başka usul; yalnızlık bir başka sessiz bu gece
Bir içe dönüş hikayesi yalnızlık
Yalnızlığın orta yerinde çıkıveren karşına çocukluğun
O minicik; elleri minik kolları minik kız çocuğu
Yalnızlığın
Seni umarsızca sarıp sarmalayan sıkan boğan bu dünyada seni bir tek anlayan yalnızlığın
Bir tercih; zorundalık değil
Bir oluş biçimi; yaşama biçimi değil
Bir hazine; bir sığınak değil
Geçmişin, sevdiğin, geleceğin
Sıkıntıyla bağdaştırılacak gibi değil
Sebepsiz bir kaçış değil
....


Antre...Düzen...Nizam...

Antreme bir düzen, nizam verme arayış ve tarayışlarım hızla devam ediyor...özellikle kış aylarının gelmesiyle onu mu giysem de ayaklarım üşümese bunu mu giysem de buzda kaymasam ikircikleri sonucunda antrede oluşan ayakkabı, bot ve çizme kalabalığını biraz hizaya sokma ihtiyacı bu kadar tepe noktaya varmışken...

İşte bunlar da ilham kaynaklarım:













Hepsi birbirinden güzel ferah...
Sizce hangisi...?

:)


14 Ocak 2013 Pazartesi

... Huzur ...


Günlerdir çok huzursuzdum... Aklım fikrim üretilebilecek bütün kötü senaryoları üretti... Paranoyak ikinci kimliğim bu senaryoları yeniden yeniden yazdı yönetti roller verdi kendine... oynadı oynadı.... Rüyalarım gecelerimi birbirine kattı, kasıp kavurdu rüzgarları... Olmadık yerlerdeyim günlerdir... Rüzgar dindi... Sular duruldu... Endişeler bitti...Yere bastı ayaklarım yeniden... Kokular beynime yeniden ulaşır sesler kulağıma gelir oldu... Yeniden dokunabilmek, hissedebilmek konuşabilmek anlayabilmek ne güzel....
Huzur... En az çocukluğumdaki kadar huzurluyum yeniden... Çok şükür...
Oğlum iyi
Ben iyi
İyiyiz
Yeniden
...


via Me, Myself & I

13 Ocak 2013 Pazar

Yatakta sünmek...

Benim gibi hafta içi hafta sonu farketmeksizin sabahın köründe ayağa dikilen biriyseniz eğer sabahın seherinde ötüyor kuşlar şarkısı eşliğinde başladığınız günlerde saat sabahın dokuzbuçuğunda bile gün epey bir bitmiş sayılır...
:)

Anne olduktan sonra sanırım en çok özlem duyduğum şeylerden birisi de yatakta uyandıktan sonra biraz zaman öldürmek, sünmek, erinmek, gerinmek...artık namümkün...zira öyle kıpırdak bir böcüğün annesiyim ki oğlum için gözünün açılmasıyla yataktan kalkılması eşanlamlı...bu nadide özelliğini ilkokul ile başlayan eğitim öğretim hayatında ve gelecekte iş hayatında da koruması en büyük dileğimdir...sabah uyanır uyanmaz kalkabilir ve güne başlamaya hazır ve nazır olmak az sayıda insan evladına nasip olan bir huydur nitekim :)



Böcük oğluma bu konuda hayatta başarılar ve herkese uykusunu güzelce alabildiği mutlu bir pazar günü dilerim :)


11 Ocak 2013 Cuma

Kış Güzeldir Aslında...

Tam da zamanı...
Bu kadar kar yağmışken...
Etraf bembeyaza bürünmüşken...
Soğuk dört bir yanı sarmışken...
Kışa hakkını vermenin tam zamanıdır...
Kış güzeldir aslında...


Via tık tık...

Kış hep ıssızdır; çoğu zaman çaresiz... Umutsuzdur...
Yazın tüm aldatmacasından uzaktır... Olduğu gibi... Olmadık vaatlerde bulunmadan... Yalın... Öylesine...



Az sevilen, anlaşılmayandır kış... Pek kıymeti bilinmeyen...
Hor görülen... Kışkışlanan...
Ama bakan değil gören göz olana pekçok güzellik sunan...
Yokluktaki sadeliği taçlandıran... Doğanın yeniden uyanışa uyuduğu zaman... ruhun dinlendiği zaman...
Tüm koşturmacalara biraz yavaşla artık diyen zaman...
Kış zamanı... Ağır geçen, sindirilen zaman....


Via tık tık...

Bilinmeze yapılan uzun yolculukları çağrıştırır kış... Yol kenarındaki köylerde geçen basit hayatlara merak uyandırır.... İçinde bir parçanın o ıssız kasabada kalmak istediği zamana aittir kış... Otobüs camlarına vuran yağmur damlalarının serinliğine alnını dayamak... Gözlerini uzaklara, daha uzaklara göndermektir kış...


Via tık tık...

..... Ve hep bu yüzden.....


Via tık tık...

Kış güzeldir aslında
....


Via tık tık...

Herkese kışın büyüsünün tadına varabildiği güzel bir kış dilerim

:)

















2 Ocak 2013 Çarşamba

Yılbaşı ertesi...

Yaşasın yılbaşı sonrası yeme-içme etkinlikleri :)
... Şu hayatta beni en çok sevindiren şeylerden birisi de -daha küçükken okuldan gelip annemin gün sonrası ikramlarını doymak bilmez bir iştahla tüketmekti- yılbaşı ertesinde yılbaşı gecesi için hazırlanan bir sürü harika yiyeceğin neredeyse Ocak ayının ilk haftası boyunca tüketilmesi faaliyetidir....
Hele de böyle güzel sofralar kurulursa değmeyin keyfime :)







... Herkese sofralarının bereketli ve neşeli, ağız tadının yerinde olduğu harika bir yeni yıl diliyorum ...
:)


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...