Translate

29 Mart 2013 Cuma

Güneşli Günler Göreceğiz...

 
Bu hafta ara ara güneşli günler yüzünü göstermeye başladı yavaş yavaş...
 
Bahar nur yüzünü gösterip çiçekler pıtırak gibi açmaya başladı ağaç dallarında
 
Bir daha hiç soğuk gelmeyecekmiş gibi bir ümit yeşermeye başladı içimizde
 
Kışı sevsek de artık baharı ister oldu ruhumuz
 
Sonrasında yazı, sıcağı, sımsıcağı...
 
 
 
 
Açık havada yayıla yayıla oturmayı
 
Uzun saatlere yayılan sohbetler etmeyi
 
Hava karardı diye eve girmek zorunda olmamayı
 
İşten çıkınca günün halen aydınlık olmasını...
 
 
 
Sabah sofralarını açık havaya kurmayı
 
Sabah tazeliğinde uyanırken doğa onun binbir çeşit güzel kokusunu solumayı
 
Börtü böceğin sesini duymayı
 
Doğanın davetine uymayı...
 
 
 
Bir su kenarında oturmayı
 
Sessizliğindeki usulluğundaki sırra ermeyi
 
Sessizliğinin ne çok şey barındırdığını düşünmeyi
 
Nemi ile yüzüne yapışan serinliğini duymayı...
 
 
 
.... Güzel havaların arttığı zaman geldiğinde nihayet, denize ve maviliğe kavuşmayı
 
Gözlerin sonsuz ufka dalmasını
 
Uzaklara bakakalıp geçmişi değil, geleceği değil, sadece o anı yaşamayı
 
.....
 
İster oldu ruhumuz
 
....
 
Güzel günler göreceğiz
Güneşli günler
.......
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 


28 Mart 2013 Perşembe

Eski Foça-Bir Çocukluk Rüyası...

 
 
Eski Foça
 
Antik çağlardan kalanlar kadar güzel hatıralarda
 
Arnavut kaldırımlı sokaklardan kale boyunca yürünen efil efil çepeçevre yollar kadar serin hafızalarda
 
Balıkçı önlerinde bekleşip duran irili ufaklı türlü çeşit kedi kadar arsız
 
Kireç boyalı eski çeşmelerden akan sular kadar tatlı ve serin sıcak geçen yazda
 
Yollara düştük güneş batımından az önce
 
Ağustos sıcağından çatlayan incirlerinden akan ballar kadar tatlı bir zamanda
 
Yıkılmış, ocağına incir ağacı dikilmiş gariban Rum evlerinin viran bahçeleri kadar ıssız
 
bir güzel Eski Foça
 
bir unutulmayan çocukluk rüyası
 
bir kaçış her daim
 
bu zamanın sıkılınan dünyasından
 
güzel günlere alıp götüren bir gemi hatıralar limanından
 
güzel Foça
 
eski Foça
 
......
 
 
 
 
 
 


20 Mart 2013 Çarşamba

Muhtaç...

Yaklaşık 22 aylık oluncaya dek -ayrı- kendi odasında uyutmaya çalışma mücadelesinden -biraz da mücbir sebeplerle- vazgeçip, kendi yatağıma yanıma almamdan, 3 yaş 7 aylık oluncaya dek devam eden birlikte yatma maceramız bu yılın Şubat ayı başında sona erdiğinde farkettim bu kavramı...
 
... Muhtaç ...
 
Yenidoğan bir bebek muhtaç değil bizim onu beslememize, sarmalamamıza, korumamıza, altını değiştirmemize
 
Aksine
 
Yenidoğmayan bizler -kelimenin tam anlamıyla- muhtacız onların güzel sarhoş edici kokularına
Minicik pamuk ellerini yanağımıza koymalarına
Gecenin bir vakti uykunun en derininde bizi tekmelemelerine
Kafa göz karın neresi denk gelirse
:)
 
Gecenin ortasında uyanıp düştü mü üstü yine mi açık diye yüz defa kontrol etmeye
Uyanıp enselerinden damlayan balları koklaya koklaya içine çekmeye
Öpmeye bile kıyamamaya
 
Muhtaç olan biziz aslında
 
...
 
 
Via Me, Myself & I
 
Şubat ayından beri daha da çok özlüyorum oğlumu
Gece uykularım daha rahat değil asla
Yatağa yayıla yayıla yatacağım sanırdım yatamıyorum
Hala tek tarafımın üstüne iki büklüm uykular
Minicik bedenini kucaklayıp yatmayı
Odanın onun güzel kokusuna bulanmış halini özlüyorum
ve
Muhtaç muhtaç bir uyduruk bahaneyle kendimi gecenin bir yarısı onun daracık yatağında buluyorum
:)
 
 
 
 

16 Mart 2013 Cumartesi

Kötü....

Kötü davrandığım günler oluyor benim etrafıma aileme oğluma ama en çok da kendime... En çok kendi kendime haksızlık oluyor böyle zamanlar... Şartlar elverdiğinde iyi olmak değil oysa marifet... 
En çok sevdiğine nasıl kötü davranabilir insan... 
Yapıyor, yapıyorum... 
Ve böyle zamanlar en çok kendim kendime uzaklaşıyor en çok kendim kendime küsüyorum... 
Ve işte şimdi tam da şu an kendimim en çok nefret ettiğim... 
Kendim; senden özür dilerim....



.......



4 Mart 2013 Pazartesi

Hoş Bir Seda...

Yine kıpırdak zihin oyunlarımın sıkça yaşandığı günleri ardı ardına yaşayınca ve artık birşeylerin bana haber mi verilmeye çalışıldığı yolunda şüpheler dıuymaya başlayınca bir noktada aklımın getirip taze taze önüme sunduklarına inanamaz olma halinden sıyrılıp öylesine kabul etme ve bu sunumlar ile eğlenceli zamanlar bile geçirmeye başladığım söylenebilir aslında.... Bunlardan biri de Seda...

Seda benim çocukluğumun ilkokul 4 ten sonra ve lise ikiye kadar geçtiği yani son çocukluk dönemimin geçtiği evimizin yan apartmanında oturan küçük kız arkadaşım... Seda renkli maviş gözlü kalkık burunlu hafif toparlak dünyalar güzeli bir kız çocuğu... Sedayı daha önce birkez bile düşünmemiş olduğumdan eminim... onunla ilgili hatırlanacak acı bir hatıra kötü bir anı da yok... Seda'nın babası yok, öyle hatırlıyorum...bir de küçük kız kardeşi var neredeyse bebeklikten yeni kurtulmuş kadar küçümen... Seda'nın bir annesi var asabi bir kadıncağız...şimdi anlıyorum veya hak veriyorum ki kadının yüzünden akan asabiyet ve mutsuzluk bir başına geçim derdi ile iki küçük kızına ve kendisine bir hayat hazırlamaya çalışmakla ilgili olabilir...o zaman ne kadar sevimsiz geldiğini düşünmekten utanıyorum şimdi... Kadıncağız hatırladığım kadarıyla terzilik de yapıyor ve etrafa mahalleliye birşeyler dikerek de bir ek gelir yaratmaya çalışıyor ama kadın hep mutsuz... hatta sinir hastası gibi...duvarları bitişik apartmanımızın bizim tarafımızdaki bahçesinde kalmaya çaba gösteriyorum sürekli... Seda ile oynamak istiyorum ama onların tarafa geçersem -birinci katta oturan- Seda'nın annesi illa ki birşeyler diyecek sanki... o yüzden Seda gelsin istiyorum hep bizim tarafa... Seda mutsuz bir çocuk şimdi anlıyorum, biliyorum... Seda hırçın bir kız çocuğu... çakmak çakmak gözlerinden kıskançlık ve mutsuzluk akıyor... şimdi görüyorum... o zaman Seda benim en iyi arkadaşım değil daha çok sevdiğim bir tane yegane arkadaşım var günümüz gecemiz birlikte geçen...Seda'yı çok da tınlamıyorum ama işte Sedacık içimde biryerlerde kalakalmış... iki gün önce çıkıp bana el sallayıp konuşmak için beni yanına çağırana dek ömrümde düşünmedim Sedayı... Gidiyorum; artık onun o çocukluk çağında koca bir teyze olmuş halimle güzelcik Seda'nın saçlarını okşuyor ve çocukluğun ne denli kıymetli olduğunu anlatmaya çalışıyorum... Seda güzel mavi gözleriyle sakince dinliyor beni... O hırçınlığını kovabildi mi Seda uzaklara merak ediyorum... mutlu bir insan olabildi mi... annesini merak ediyorum... acaba ömründe birgün olsun mutlu olabildi mi o kadıncık....


Ömrümüzün bir beş yıl ya da on yıl sonra nasıl olabileceği ile ilgili çok net bir görüntüye sahip olsak günlerimizi daha farklı geçirir miydik merak ediyorum...Bencilliklerimizden hoyratlıklarımızdan düşüncesizliklerimizden sıyrılabilir miydik merak ediyorum...

Seda....
Hoş bir Seda...


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...